Thursday, March 10, 2005

Ab-i Efsun = Gözyasi


©Berko1 - Küre


Bir hurûşuyla eder bin hâne–i ikbâli pest
Ehl–i derdin seyl–i eşk–i inkisârın görmüşüz


=> Dertlilerin, güceniklikle akıttıkları gözyaşlarının sellerini gördük
Bir kere coşup çağladığı vakit, binlerce ikbal sarayını yerle bir ediveriyordu… (Nabi)




Gözyaşım, dizeler güzeli dedim sana inci inci, ve güzeller incisi koydum adını dizi dizi… Yabanlara gönderdiğimsin hem akın akın, hem canımı verdiğimsin uzak yakın… SeVGiLi'nin geleceği yolları sulayıp süpürmek için sakladım seni… Kirpiklerimi süpürge ettim; sultanlar ayağına düşürmek için tuttum ve bırakmadım seni. Gözyaşım, bütün boşluklarını sen doldurdun ömrümün.. Söylenmedik sözler yerine sen vardın yanımda. Sevdaya dair yeminlerden sonra sen vardın. Köhne zamanın direnci adına, acı çağların yaşlısı ve genci adına yine sen vardın. Dikenler GüL'den habersiz iken, gözler dilden de fersiz iken; zamanından geriye düşmüş acılar için, mânâda biçimleri yitiren sancılar için; aynalarda eriyen sırlardan taşarak, ucu kıyamete çıkan asırları aşarak; gerçekten daha gerçek kelamlarda ve Güzeller Güzeli’nden vuslat müjdeli selamlarda sen vardın… Hep sen vardın...


Bir gözyaşı, GüL mevsiminde GüL'e karşı akarsa aşk olur adı; sevgiyi damıtır en derin yerinden. Suçlardan sonra tenha gecelerde akarsa tevbedir tadı; gönülleri arıtır en kara kirinden. Madem ki gözyaşı bir kutlu demdir, elbette bir erdemdir. Bir gözyaşı, bir cevherdir ateşten kaynayan ve alev gibi yanan. Özü su'dur ama avuçta bir yalım, gönülde bir yangın olur. .. Gözyaşıdır ki yıkayarak yakar, yakarak yıkar. Arıtır ve eritir; temizler ve gizler. ..

Toplasan gözyaşlarıâşık'ın, dalgalı bir deniz olur; süzülürken bağrından, yakar geçer iz olur. Yalnız doğar gibi her insan, yalnız akar her damla ve yağmur yağmur gözyaşıyla ıslanır nisan. ..

GüL yüzlülerin kirini GüLsuyu kokan gözyaşları alır.. ve damla damla GüL dökülen ellerde GüL kokusu kalır..

Tohumu eken bilir
Göz yaşın döken bilir
GüL kadrin diken değil
Çileyi çeken bilir!

Ve ey gözyaşım,bulutuna sadık yağmurlar gibi gel, ve kadim bir dostu uğurlar gibi git… Geceyi içine döken tomurcukların yEşiL'iyle gel; goncayı açılsın diye bekleyen BüLBüL'ün diliyle git.. BüLbüL'ler konan dallarda yaprak gibi gel, ve derinlerde bendini yıkan bir ırmak gibi git. Yalınkalem savaşlara meftun acılarla gel, pişmanlık dolu yüreklerden sancılarla git.. Ve ağlamaktan korkma gözüm!



©Iskender Pala 06.06.2002 (kisaltilmis versiyonu)