Tuesday, May 24, 2005

Elif Safak


©John Perkinson

“İlham perim hayatın kendisi. Yani tezatlar ve tezatlar arasında gidip gelen sarkaç. Yaşam ve ölüm, sevinç ve hüzün, İstanbul’a dönmek ve İstanbul’dan ayrılmak, gitmek ve gelmek…Bir de yolculuklar benim için sınırsız bir ilham kaynağı. Daimi göçebelik. Daimi göçebelik ile artık bir yere yerleşme kök salma isteğim arasındaki sonsuz gerilim.

Yazarken küçük ritüellerim var, onlar önemli. Yoksa nerede olursa olsun yazarım. Yeter ki ses olsun. Sessizlik olmasın. Sessizlikte yazamam, düşünemem, düşleyemem. Paniklerim sessizlikte. Dolayısıyla muhakkak müzik olacak, belki TV de açık olur, insanların sesleri, şehrin sesleri olursa daha da iyi, dışarıdan kavga patırtı sızsın içeri, ben en iyi kaosun ortasında yazıyorum galiba. Bir de punk ya da post punk çalmak zorunda illa ki. Müzik ne kadar karamsar, ne kadar sert ne kadar hızlı olursa o kadar iyi. Ben en komik metinlerimi en hüzünlü anlarda yazdım, ”gerçek” hayatın reddiyesi edebiyat kimi zaman. Kimileri düzeni bozulunca panikler, tedirgin olur. Bense tam tersi hep düzensizlikten beslenirim.

Bir de takıntılarım var yazarken, parmak uçları kesik bir mor eldivenim var, yaz kış onu takarım yazarken sağ elime. Yazarken eldiveni izlemek hoşuma gidiyor, kendine ait bir tılsımı varmış gibi. Yüzükler başka bir takıntı, gümüş yüzükler. Bir de baykuşlar bir başka takıntı, muhakkak etrafta baykuş olacak; resim ya da biblo.”

©Elif Safak