Kara Kitap
.. Simdi de, ikiser yil arayla, ücü de evlenmis ve en kücüklerinin evliliginden 2 ay sonra, annelerinin evinde toplanmis 3 kizkardes düsünün lütfen. Icinde kocaman bir duvar saatinin tiktiklarinin isitildigi ve kafesinde sabirsiz bir kanaryanin tikirdadigi orta halli bir tüccar ailesinin evinde, kis ögleden sonrasinin kursuni isiginda cay icerlerken, her zaman neseli her zaman konuskan en kücük kizkardes, 2 aylik evlilik deneyimini öyle bir anlatiyor, kimi durumlari, gülünc olaylari öyle bir HiKaYe ediyor ki, bu durumlari yillardir yasamasina ragmen, en büyük ve en güzel abla, belki kendi hayatinda, belki kendi kocasinda bir eksiklik oldugunu düsünüyor hüzünle. Simdi de, bu hüzünlü yüzü gözlerinizin önüne getirin lütfen!
Düsündünüz mü?! Hepsi tuhaf bir sekilde birbirlerine benzemiyor mu bu yüzlerin?! Bu kisileri tipki derinden derine birbirlerine baglayan o görünmez bag gibi, yüzlerini de birbirine benzeten bir sey yok mu sizce!? Sessizlerin, anlatmayi bilmeyenlerin, kendini dinletemeyenlerin, önemli gözükmeyenlerin, dilsizlerin, o iyi cevabi hep olaydan sonra evde düsünenlerin, insanlarin HiKaYe'lerini merak etmedigi o kisilerin yüzleri digerlerinden daha anlamli, daha dolu degil mi?! Sanki anlatamadiklari HiKaYe'lerin harfleriyle kaynasiyor bu yüzler, sanki sessizligine, ezikligin, hatta yenilginin isaretleri var onlarda. Kendi yüzünüzü de düsünmüstünüz degil mi bu yüzlerin icinde!? Ne kadar kalabaligiz hepimiz, ne kadar acikliyiz hepimiz, ne kadar caresiz cogumuz!
Ama sizleri kandirmak istemem: Ben sizlerden biri degilim. Eline kagit kalem alip bir seyler döktürebilen, bu döktürdüklerini de baskalarina iyi kötü okutabilen kisi, biraz olsun kurtulmus sayilir bu hastaliktan. Iste bunun icin, belki de bu en önemli insanlik durumundan hakkiyla sözedebilen bir yazara rastgelmedim hic. Artik elime kalemi her alisimda yanlizca bir tek konu oldugunu anliyorum: Yüzlerimizin gizli siirine, bakislarimizin korkunc esrarina girmeye calisagim artik, hazirlanin.
©Orhan Pamuk (Kara Kitap - Iletisim Yayinlari 1994)
Bloglarda hergün yüzümüzün gizli siirine ve bakislarimizin korkunc esrarina giren onca 'demek ki bizden olmayan insanlar/yazarlar' var. Eline kagit kalem yerine klavyelerin tuslari üzerinde gezindirerek birsey döktürebilen ve döktürdüklerini birilerine okutan, nobel alabilecek olmasalarda ve yüzümüzün gizli siirinin icine hergün giren yazarlar.. Günler neler doguruyor bloglarda..
Yazmak ile.. Okumak ile.. Yazarlarimiz ile..
0 Comments:
Post a Comment
<< Home