Monday, February 28, 2005


©DiLYas

Burada önemli olan IFE'in el pozisyonlari(!) Evet sag eli kalp chakrasi'nin ve sol eli solarplexus'un üzerinde. Bu pozisyon reiki'de de kullanilan bir pozisyon. Ve onunla birlikte kinesioloji'de cok karmasik stresli günlerimizde kendimize uygulayabilecegimiz basit bir tutma sekli. Kendimizi (ic dünyamizi) sakinlestirmemizi ve rahatlamamizi saglayan bi metod.

Yaradan'in güzellikleriyle.. her zaman her yerde bi tanemiz IFE ile..

Friday, February 25, 2005


Ah kalbim ben senden cok cektim
Vallahi sen delisin delisin.. ;o)

Beyaz Kelebekler mi söylüyordu bu parcayi?! Hatirlamiyorum.. Ama cok hos bi parca :o) Aslinda bugün ki ruh halimle yakindan yada uzaktan hic bir alakasi yok. Az evvel eski türk filmi posterlerine bakinca birden aklima geldi..

Heybemde bugün bundan baska birsey yok..


Nostalji ile..



Not: Bu renk oyununu ablam'da ve zeynep'te gördüm bende denedim!


Thursday, February 24, 2005


©Bilinmiyor


"Yol HiKaYeleri"ne baslamadan önce
'geldigimiz yol'u aktarmak gerek..

‚Neden?’ derseniz eger,
bu öykülerde kahramanlar baska baska da olsa,
"Öykü'cü" hep orada..

©Tayfun Talipoglu (Benim Yolum (S. 11) - Imge Kitapevi Yayinlari1997)

Wednesday, February 23, 2005

Reiki bulusmamiz..

©Reiki-Essenzen

Hz. Mevlana'nin (Evrad-i Serif'ten) kendilerinin sabah namazindan sonra okuduklari bir Dua. Ismi güzel, cismi güzel, teni güzel, cani güzel, ruhu güzel, huyu güzel Efendimiz (S.A.V.)'in dilindendir:

"Allah'ım kalbimi nurlandır, kulağımi nurlandır, gözümü nurlandir, saçımı nurlandir, derimi nurlandır, etimi nurlandır, kanımı nurlandır, önümü nurlandır, ardımı nurlandır, altımı nurlandır, üstümü nurlandır, sağımi nurlandır, solumu nurlandır, Allah'ım! Nurumu artır, bana nur ver. Ey nurun nuru ey merhametlilerin merhametlisi Allah'ım merhametinle beni nur et."


Dua ile.. Nur ile..

Bach cicek terapisi..


Benim suanda kullandigim cicekler..



Fikra Jens-Erik R. Peterson - "Heile dich selbst mit den Bach-Blüten" Knauer Verlag kitabindan:

Nasreddin Hoca evde anahtarini kaybediyor. Evde bulamayinca disariya cikip aramaya devam ediyor. Bir sokak lambasinin altinda aramaya devam ediyor anahtarini. Esi "Hocam, sen anahtari evin icinde kaybettin, niye sokak lambasinin altinda ariyorsun ki?!" diye soruyor. Bizim hocada buna cevap olarak "Biliyorum, ama ev karanlik burada daha iyi görebiliyorum" diyor. Bu fikrayla birlikte insan vücudunun, o ev oldugunu ve disarida "isik altinda" olanlarinda bizim tip doktorlari yardimiyle tedavi etmeye calistigimiz hastaliklarimiz olarak tanimlaniyor. Hastaliklar daima (alternatif tipta) vücudun konusma dili olarak tanimlanir. Yani ruhsal nedenleri, rahatsizlari -bizi hasta yapan seyleri- vücud konusamadigi icin "hastalik diliyle" göstermektedir. Ve tip doktorlarida sadece "isik altinda" olanlari tedavi eder. Asil aranilmasi gerekilen anahtarin kayboldugu eve bakilmaz. Sadece o agri o sikayet yok edilmeye calisilir.


©http://www.ipekcaldemir.com

Bach Cicek'leri Edward Bach'a (1880-1936) ait. Kendisi bir ingiliz tip pratisyeni. Bu cicek terapisinde toplam 38 tane bitki söz konusu. Bach cicek terapisi bitkisel tip tedavi sistemlerinden birisi. Bu bitkiler insanlari zaman zaman rahatsizlik veren duygusal halleri ve kisilik uyumsuzluklarini tedavi edebiliyor. Hic bir yan etkisi bulunmamakla birlikte, fiziksel durumlardan cok hissi halleri tedaviye yönelik. Ilgilenlere verebilecegim cok güzel türkce bir link: http://www.ipekcaldemir.com/cicek.htm



Cicekler ile.. Sevgi ile..



Not: Alternatif tip pratisyenlere ihtiyacimiz oldugu kadar da tip doktorlarinada ihtiyacimiz vardir. Ikisinin yeride farklidir. Yanlis anlasilma olmasin.. :o)

Monday, February 21, 2005

Yusuf'un Dua'si..


©Bu fotonun kime ait oldugu bilinmiyor..

„Rabbim!" diye devam etti Yusuf Duasina.. "Istemeyi istemek kadar, istememeyi istemekde zor. Biliyorum ki katindan bir koruma dökülmezse varligima, nefsimin altindan kalkamam. Son hizla asagi dogru ilerleyen bir teknenin icinde yukari dogru kosarak Bahr-i Umman'i asamam. Benim tedbirim senin takdirinden kücüktür.“

Böylece dua edince Yusuf, ona Rabbinden bir isaret geldi. Herseyin kalp'te baslayip bittigi mevsimde, herseyin kalp'teki rengine göre isim aldigi yerde. Masun ve masum olan Yusuf bu duayi etmis olabilme yürekliligiyle Peygamber'di.. Ve o iffet demekti..

©Nazan Bekiroglu (Yusuf ile Züleyha - Timas Yayinlari 2003)

Sunday, February 20, 2005

Dogum günün kutlu olsun Abla'cim!!


©Ecliptic Blue (biraz degistirdim)


Kalbimin Derinlerinden

Kalbimin derinlerinden bir kuş uyandı
ve uçtu gökyüzüne doğru.
Yükseldikçe, daha ve daha
büyümeye başladı daha da

Önce bir kırlangıç gibiydi
sonra tarla kuşu ve kartal
sonra bir bahar bulutu misali genleşti
en sonunda tüm yıldızlı gökleri kapsadı

Kalbimin derinlerinden bir kuş uyandı
uçtukça büyüdü, çoğaldı,
oysa yüreğimi hiç terketmemişti ..
(HALİL CİBRAN)


Sevgili Abla'cim!

"..Onlara dua et! .. Allah isitendir, bilendir." (Sure 113/103)

Tüm dua'larim bugün ve herzaman SEN'inle..

Friday, February 18, 2005

Su'sadim..


©Constance Mc Guire


"O'dur ki, gökten suyu indiren.." (Nahl/10)


Su ile..

temizlik günü..


©Ecliptic Blue


Hayirli cumalar.. Ask’la..

Wednesday, February 16, 2005

Köprüden sonra son cikis!!


©Ilteris Sezer


Köprüden sonra son cikis..

Bu gökkusagi bile betondan kent –ki cogu zaman benden tenha- ve yüregimdeki cicekleri umursamaksizin beni cigneyen arabalar, yollar ve bu kalabalik; öylesine yasamak mesaisinde hep! Ve her görüsümde yollarda mutlu yüregimi ürküten, icimdeki mavi gözlü cocugun en güzel oyuncagini, düslerimi inciten, agizlar dolusu ve en büyük harflerle ‘KuRaL’ diye bagiran o malum uyari: 'Köprüden sonra son cikis!'. Görülesi degilmidir ötesi köprünün.. Ya bir kalp atimi kadar yaklasacaksam aradigim her ne iseye.. Ya düslerimin en cesur kusu konmak üzereyse düs bahcemin ekinine.. Yarini bilmemekteki o gizemli cazibe degilse tüm acilara ragmen 'yasamak güzel' dedirten söylesene nedir?! Ya köprünün sonundaki geceye caresiz firtinalar vadisinde yanliz bir kir cicegi küskünlügüm..

Yasamakla örselenmis tüm yüreklerin sakli ve sinsi kayiplari.. kabuslari, yani sevmek korkakligi! Düslerinde senaryo yazmaktan ürken, hayata ve onu yasamaya erkenden kirik not vermis askin mutlulugun – delinin kuyuya attigi tastan tek ve dogru bir aciklamasi olduguna inanmis yüreklerin kurallari.. yasaklari.. dogrulari..

Dogru nedir anlatsana
Nasil yasar, neyle beslenir ?!
Benal mi yoksa sevecenmidir ?!
Gözleri varmidir mesela
Ve varsa bile,
Seninkiler kadar güzelmidir?!?



©Feridun Düzagac

Tuesday, February 15, 2005

Ney'in HiKaYe'si..


© EMAV

Ney’in HiKaYe'si..

‘Ney’in feryadı ile baslar Mesnevî’sine Mevlânâ; dogdugu topraklardan kopusunu, hayat dedigimiz bize ayrılan zaman dilimindeki seyahatini, bir diyardan digerine, bir sevdadan baska sevdalara gidisini anlatır ‘ney’in. En sade ve öz haliyle, insanın, hepimizin öyküsüdür ney’in hikayesi. Her birimizin baslı basina bir dünya oldugunun; her bir gönlün acılar, sevdalar, umutlar, asklar, dert ve dermanlarla yogrulmus seyahatinin ney’e yansıyan sedasıdır.

.. Bası ve sonu olan herseyin bitmesinin, gecip gitmesinin kacınılmaz oldugu bir dünyada, nüfus kâgıtlarımızdaki bilgilere ya da cüzdanımızın kalınlıgına bakılmaksızın yeri, ismi ve zamanı bilinmeyen bir istasyonda hayat treninden indirilecegimiz gercekligi ayrım yapmaksızın hepimizin karsısına cıkar. Kimimiz seyahatinin mektuplarını yazar, kimimiz nakseder; kimi seyahatler ise sabırla baslayıp sırla mühürlenir; kelimelerin kifayetsiz, namelerin caresiz kaldıgı seyahatler vardır. ‘Ney’inki böylesi bir seyahattir, namesi herhangi bir seyahate degil “seyahat”in kendisine ait bir feryattır; hayatının özünün, henüz isimlerle, sıfatlarla, mal-mülk-varlık-yokluk endisesi ile tozlanıp kirlenmemis, yeni dogmus bebegin heyecanla carpan yüregi gibi kayıtsız, hesapsız carpısının ifadesidir. Belki de tüm seyahatler en basta sahip olup elimizden kus gibi ucan bu saflıgı, ictenligi bulmaya dair bir arayıstan ibarettir.

Besyüz milyar yıldan daha yaslı bir dünyada, tarihi otuzbes bin yıla ancak uzanan insanın, yetmis yıllık hayatı Yunus’un bir göz acıp yummasından dahi kısa bir sürece tekabül eder. Sadece kendimizin sahip oldugu bu “seyahat an'ını” kosturmacalar, telaseler, endiseler, anlamsız mücadeleler icinde yitiririz cogu zaman. Binalar, caddeler, betonlar arasında .., Ask’tan baska hicbir söz söylemeyen Mevlânâ’nın, Yunus’un yani gercek âsık’ların sohbeti; cömertligi ve berraklıgı ile kimseyi ayırmadan, secmeden, elemeden, herkesin üzerine aydınlığını salan günesin kara bulutların arasından cıkıvermesi kabilinden hayatımızı ask ve sevgiyle aydınlatır.

Âsık’ların dili birdir; ask dilini konusurlar, anlamak için ne tercüman, ne sözlük gerekir; ask'a talip olma istegi, talebin kabul edildiginin mesajıdır. Âsık’ın mekânı gönül evidir.. Tozların, masalların, mitolojilerin alımlı yollarından ziyade, gönül evimizde bizi hasretle bekleyen sevgilimize kavusma yolundaki seyahatimizin nameleridir buradaki sesler..

© Mercan Dede, Montreal, Ocak 2001

Monday, February 14, 2005

14. Subat.. Sevgili’ler günü.. Ask Olsun!


© Beyaz Firin


Ey Sevgili,

Ask’in siirini yazmak isterdim sana; sana Ask’i siir ile yazmak isterdim.. Ask’i seninle tanimlamak ister, Ask’i sende tanimak isterdim. Ay ikiye bölündügünde yaninda olmak isterdim..


„Ask hal isidir, kal isi diildir“ diyerek sözü Iskender Pala'ya ve Mevlana'ya birakiyorum..

Ask... Kainatin yaratilis vetiresini, özünü ve esasini olusturmak bakimindan baslangici ezel gününe dayanan ve ebede kadar süreceginde süphe bulunmayan macera. .. Gönülleri terbiye eden, ruhlara derinlik katan, dimaglara yükseklik veren bir hüzün ve nes'e. Varlikla birlikte var olan, ve varlikta en son yok olacak olan. Baslangici ta ezel gününde; söyle: Kur'an'da anlatilir ki (Âraf, 171-172) „Allah, dünyada hicbir sey yok iken, hatta dünya yok iken ruhlar âlemini yaratti. Orada bütün ruhlari bir araya toplayip sordu: "Elestü bi-Rabbikum?!". Yani, "Ben sizin Rabbiniz degil miyim?" Ruhlarimiz bu soru karsisinda "Kâlû: Belâ!" Yani dediler ki; „Evet (süphesiz Sen bizim Rabbimizsin)". Bu meclis (bezm-i elest, ezel bezmi, elest meclisi), varligin ilk toplantisi idi ve bütün ruhlar orada birbirlerine sahit tutuldular; ta ki dünyaya geldikleri vakit, bir bedene girdikleri, ete kemige büründükleri vakit bu sözlerinden dönmesinler.. Ezel bezmi öyle bir meclis idi ki, orada yan yana olanlar, yakin olanlar, birbirlerini görenler, birbirleriyle konusanlar; bu dünyaya geldiklerinde de birbirleriyle yan yana ve yakin olur, bulusur veya konusurlar. İnsanlar arasındaki cag farklari, uzaklik ve yakinliklar ile biganelik ve âsinaligin temeli iste o ezel gününe dayanır..“. (I. Pala 13.01.2005)

Ve bende bu son yaziya ilave olarak baska bir söz daha ekliyorum;
„Ates-i Askinla yandir kalbimi subh-u mesa
Cünkü hayran olmusum ben bezm-i elest’e sana..”



Ask söze sigmaz, istemekle anlasilamaz. (Mesnevi, V / 2731)


"Gönüle dedim ki: 'Mümkün olurda söyleyebilirsen, söz sirasinda, dost derdimi, cektigim izdirabi anlat'. Gönül dedi ki: 'SeVGiLi ile bulusunca, saskinligimdan, hayranligimdan söz söyleyemem, ancak O'nu seyre dalar kalirim!" (Mevlana)


"Gönlüme dedim ki: 'Ey gönül, sevgilinin askindan cosmus, Ceyhun nehrine dönmüssün. Oysa, SeVGiLi yüzünü eksitmis sana karsi degismistir." Gönlüm güldü ve dedi ki: 'Bu bir masaldir, cünkü aslinda SeVGiLi bir sekerdir. Hic seker eksi olur mu?! Bunu kim görmüstür?!" (Mevlana)



"Piskinin halinden hic anlar mi ham?!" demis Mevlana. Sözü kisa tutmak makbul olanidir aslinda..

Sunday, February 13, 2005

HiKaYe'min dost'lari aramizda..


© Adnan Atac


HosGeLDiNiZ..

mektup var..




Disisleri Bakanimiz Abdullah Gül'den..


Redaktiondan kücük bir not: Bu mektubu kisa zaman evvel net'te bulmustum. HiKaYe ana temam oldugu icin kayitlamis olmaliyim ki simdi tekrar karsima cikinca buraya koydum. Atalarimiz bosa dememisler hani 'sakla samani gelir zamani' ;o)

bu diyara kar yagiyor suanda..


© Ilteris Sezer

Bir rüya görür gibi gözümde sevincler var
Beyaz bir sükut iste; kar yagiyor..
Kar, kar, kar,..
Sanirim ki ucuyor gözümde hatiralar
Beyaz bir sükut iste: kar yagiyor,
Kar, kar, kar, .. (Cahit S. Taranci)


Beyaz ipek gibi yagdi kar
Yagsin!
Dünya daha güzel olacak
Inaniyorum buna..
Bir insan kalbinin güzelligine, cocukluguna
Sonsuz cesaretine, olanakligina
Inandigim kadar.. (Ataol Berhamoglu)


Evet, bu sabah bu diyara kar yagmakta.. Güzel bir pazar süprizi!Dün aksam ki asiri rüzgardan sonra..


kar ile..

aRKaDa$'in doum günü bugün.. Mutlu yillar NaYHaN!!




"bu gün özel bugün güzel bir gün.." (E. G.)

Evet, bu özel günün kutlu olsun Nayhan! :o) Nice güzel, saglikli, mutlu, mesut, bahtiyar, huzurlu ve sevgi dolu yillara beraberce girmek dilegiyle aRKaDa$ :o)

Saturday, February 12, 2005

Yedinci Istasyon..


© S.Haluk Uygur

Yedinci Istasyon

Tren, herhangi bir hastanenin dogumhanesinde basliyor yolculuguna. Ya da ahsap bir evin gaz lambalariyla aydinlanmis odasinda.

Agir, agir cikilan yolculukta tekerleker hizla dönüyor sonra.. Ömür treni dolu dizgin yollardadir artik. O sizin treninizdir, siz de o trenin yolcusu. Gece karanligindan gündüzün aydinligina, ilkyazin pembe tomurcuklarindan güz mevsiminin yapraklarina, kentlerin alaca gürültüsünden bozkirin sessizligine ve issizligina akip giden yolculuk hayli uzundur. Lakin, treniniz akip giderken ara istasyonlarda durur, soluklanir. Size, inmekle yolculuga devam etmek arasinda yasaminizin ikilemlerini sunar. Pencereden bakarsiniz.

Kimbilir, ömür treni akarken kac kez bakmissinizdir pencerelerden. Karar vermek icin fazla da vaktiniz yoktur. Yolculugun basladigi 'dogum' istasyonunu saymazsaniz trenin durdugu ikinci istasyon sizi, 'ilk' cinselliginizi yasamaya davet eden cagri tabelalariyla doludur mesela.. Yasinizda kücüktür, henüz yürümüstür damarlariniza tarif edemediginiz heyecanlarin ilik kimiltilari..

Telaslar ve korkularin ürkek kanat cirpintilari, hayati kirik dökük de olsa yasamaya agir basar. Tren düdügü calar, geride kalir denenmemis heyecanlar. Tren, ikinci istasyondan uzaklasir git gide.. Sonra ufukta görünmez olur istasyon. Ömür devam eder yolculuguna..

Ücüncü istasyonda, cagiran bir arkadas isligi ugruna her seyi birakip inmek vardir trenden. Yaninda olmak zor zamanlarinda, kavgaya girmek kavgalarinda, yani adam gibi yasamak vardir arkadasligi.. Gerekirse birakip bagajda cümle esvabi valizlerin bencil yanlizligina. Yani vefa.. Ne var ki vakit dar, gidilecek menziller bahtiyar, yolculuk tercihkardir. Ücüncü istasyon ufukta ufalir ufalir, kaybolur sonra.

Dördüncü istasyonda yeryüzü zenginliklerinin önünüze serecegi hayli bireysel saadetler uzanir. Para kazanmayi vaat eden rüzgarlara yelken acmanin, talihsiz kasirgalarda vurulup paramparca yok olmak gibi riskleri de vardir. Zenginlik ve risk.. Istasyonda yan yana durup dislerini göstererek siritir yüzünüze.. Gömleginize diktiginiz para kesenize dokunursunuz hafifce. Zenginligi ve riski istasyonda birakip devam edersiniz seferinize. Gömleginize diktiginiz ufak para kesenizle.

Besinci istasyonun gökgürültüsünü andiran sesleri, daha kilometreler öncesinden duyulur. Istasyona gelince görürsünüz kiyameti: Pankartlar baslar üstünde, yumruklar havadandir. Zulme ve haksizliga baskaldirinin sanli, ama o ölcüde sancili bayramlari sarip sarmalamistir dört bir yani. Ya her türlü aciya 'elle gelen dügün bayram' panzehiriyla sarilip katlanacaksinizdir.. Ya da kücük burjuva yolculuklarinizin biletleri yanmasin diye koltuklariniza yapisacaksinizdir. Bütün yolcular inse trenden, dünyayi degistirmeye kalkisan hayli romantik ve hayli ütopik kasaba asilerinin sesleri, sen türküler dagitacaktir 'Her yer karanlik gazelleri'ni. Lakin, vaat edilen istasyonlarda 'evlad-i ayal' vardir. Devam edecektir yolculugunuz, faili ve menzili mechul istasyonlara.

Altinci istasyonda, kir cicekleri arasinda askin isyankar tomurcuklarinin kokulari dolusacaktir pencerelerden. Ve anlatacaktir ki ask acilarla yasanacaktir. Ne var ki hic bir saadet bedelsiz degildir kainatta. Tomurcuklar, acinin celigine su verdigi topragin bereketiyle acilip sacilacaktir. Acilinca da, her insanin kendi atardamarinda özenle ve büyütmeden sakladigi kozalarindan firlayan cocuk kelebekler kanat cirpacaktir hayata. Ask, her yasin cocuk sevincleriyle kiracaktir acilarin belini. Altinci istasyonda, pencereden tomurcuklara bakan yolcununsa sabri yoktur uzun mesakketlere. Bozkirda cinlayan düdük sesi.. Ve devam yolculuklara..

Sonra yedinci istasyon. Tren durur. Makinistler, isikcilar, terk ederler mekani. Bosalir birdenbire cümle kainat. Kimi bekliyor issiz bozkirdaki bu cenaze töreni? Ne daha ileriye, ne daha geriye gitmek mümkün degildir artik. Ikilem de yoktur. Bu istasyon, son istasyondur. Birdenbire vurur sancisi pismanliklarin. 'Keske, keske dursaydik..' dersiniz önceki istasyonlarda.

Lakin terk edilmis bir tren gibi kalacaktir ömrünüz, issiz ve karanlik bozkirda. Hep treni kacirmaktan söz edilir ya hayatta, oysa treni kacirmak olasi degildir ki.. O gidiyor nasil olsa, zaman akiyor. Siz durulacak ve inilecek istasyonlari bilin yeter ki. Iskalamayin hayati. Yasayin yasayabildiginizce ara istasyonlarda..



© Ali Kirca 'Hazan mevsiminde Ask' - Can Yayinlari 1996

- ma$uKa -


© Candan Ercetin

Gözbebegi: Insanlarda yuvarlak, hayvanlarin cogunda ise dikine elips biciminde olan gözbebeginin capi, irise gelen isigin miktarina göre degisir. Karanlik ve uzaklik büyütür gözbebegini; aydinlik ve yakinlik kücültür. Yani bu kararsiz cember, isik varsa kücülür, isik yoksa büyür. Yakina bakarken de kücüldügüne göre, yakin olan aydinliktir, aydinliktadir. Uzagin payinda karanlik düser. Zaten karanligi kimse yakininda görmek istemez.

Asik olunca da büyür gözbebegi; demek ki asik olunan hep uzaktadir. Aradaki mesafenin verdigi aciyi azaltmak icin, ma$uka 'gözbebegim!' diye hitap edilir!


© Elif Safak (MaHReM - Metis Yayinlari 2000)

Thursday, February 10, 2005



© ?!

Unlu mutasavvif, Mevlananin bir nevi hocasi F. Attar'in (1120-1194) "Kusdili" adli eserini sizlerle paylasmak istedim. Simurg pesindeki kuslarin HiKaYe'si...

.. Gunlerden bir gun, dunyadaki butun kuslar bir araya gelirler. Toplanan kuslarin arasinda huthut, kumru, dudu, keklik, bulbul, sulun, uveyk, sahin ve digerleri vardir. Amaclari, padisahsiz hic bir ulke olmadigi dusuncesiyle, kendilerini yonetmek uzere bir padisah secmektir.

Huthut soze baslar ve Hz.Suleyman'in postacisi oldugunu belirttikten sonra; kuslarin Simurg adinda bir padisahlari oldugunu soyler. Ama, hic bir kusun haberlerinin olmadigini, herkesin padisahinin daima Simurg oldugunu belirtir. Ancak, binlerce nur ve zulmet perdelerinin arkasinda gizli oldugu icin bilinmedigini ve onun bize bizden yakin, bizimse uzak oldugumuzu anlatir. Simurg'u arayip bulmalari icin kendilerine kilavuzluk edecegini ilave edince; kuslarin hepsi de huthutun pesine takilip onu aramak icin yollara duserler.Kuslarin hepsi de Simurg'un sozu uzerine yola revan olurlar.

Ama, yol cok uzun ve menzil uzak oldugundan; kuslar yorulup hastalanirlar. Hepsi de, Simurg'u gormek istemelerine ragmen, huthutun yanina varinca kendilerince gecerli cesitli mazeretler soylemeye baslarlar.

Cunku, kuslarin gonullerinde yatan asil hedefleri cok daha basit ve dunyevî'dir (!) Ornek olarak, BüLbüL'ün istegi GüL; dudu kusunun arzuladigi ab-i hayat; tavuskusunun amaci cennet; kazin mazereti su; kekligin aradigi mucevher; humânin nefsi kibir ve gurur; doganin sevdasi mevki ve iktidar; uveykin ihtirasi deniz; puhu kusunun aradigi viranelerdeki define; kuyruksalanin mazereti zaafiyeti dolayisiyla aradigi kuyudaki Yûsuf; butun digerlerinin de baska baska ozur ve bahanelerdir.

Bu mazeretleri dinleyen huthut, hepsine ayri ayri, dogru, inandirici ve ikna edici cevaplar verir. Simurg'un olaganustu ozelliklerini ve guzelliklerini anlatir.

Huthut soz alir ve sunlari soyler. Soyledikleri, ayna ve gonul acisindan ilginctir: "Simurg, apacik meydanda olmasaydi hic golgesi olur muydu? Simurg gizli olsaydi hic âleme golgesi vurur muydu? Burada golgesi gorunen her sey, once orada meydana cikar gorunur. Simurg'u gorecek gozun yoksa, gonlun ayna gibi aydin degil demektir. Kimsede o guzelligi gorecek goz yok; guzelliginden sabrimiz, takatimiz kalmadi. Onun guzelligiyle ask oyununa girismek mumkun degil. O, yuce lûtfuyla bir ayna icad etti. O ayna gonuldur; gonule bak da, onun yuzunu gonulde gor!"

Huthutun bu soylediklerine ikna olan kuslar, yine onun rehberliginde Simurg'u aramak icin yola koyulurlar. Ama, yol, yine uzun ve zahmetli, menzil uzaktir..

Yolda hastalanan veya bitkin dusen kuslar cesitli bahaneler, mazeretler ileri surerler. Bunlarin arasinda, nefsanî arzular, servet istekleri, ayrildigi koskunu ozlemesi, geride biraktigi sevgilisinin hasretine dayanamamak, olum korkusu, umitsizlik, seriat korkusu, pislik endisesi, himmet, vefa, kuskunluk, kibir, ferahlik arzusu, kararsizlik, hediye goturmek dilegi gibi hususlarla; bir kusun sordugu 'daha ne kadar yol gidilecegi' sorusu vardir.

Huthut hepsine, bikip usanmadan tatminkâr cevaplar verir ve daha onlerinde asmalari gereken 'yedi vadi' bulundugunu soyler. Ancak, bu yedi vadiyi astiktan sonra Simurg'a ulasabileceklerdir. Huthutun soyledigi, yedi vadi sunlardir.

VADILER - MERHALELER
1.Vadi - Istek
2.Vadi - Ask
3.Vadi - Marifet
4.Vadi - Istigna
5.Vadi - Vahdet
6.Vadi - Hayret
7.Vadi - Yokluk (Fenâ)

Kuslar gayrete gelip tekrar yola duserler..

Ama, pek cogu, ya yem istegi ile bir yerlere dalip kaybolur, ya ac susuz can verir, ya yollarda kaybolur, ya denizlerde bogulur, ya yuce daglarýn tepesinde can verir, ya gunesten kavrulur, ya vahsi hayvanlara yem olur, ya agir hastalýilarla geride kalir, ya kendisini bir eglenceye kaptirip kafileden ayrilir. Bu sayilan engellerin hepsi de Hakikât yolundaki zulmet ve NUR hicaplaridir.

Bu hicaplardan sadece otuz kus gecer.

Butun vadileri asarak menzil-i maksudlarina yorgun ve bitkin bir halde uzanan bu kuslar, rastladiklari kisiye kendilerine padisah yapmak icin aradiklari Simurg'u sorarlar.

Simurg tarafindan bir gorevli gelir.. Gorevli, otuz kusun ayri ayri hepsine birer yazi verip okumalarini ister. Yazilarda, otuz kusun yolculuk sirasinda birer birer baslarina gelenler ve butun yaptiklari yazilidir. Bu sirada, Simurg tecelli eder.

Fakat, otuz kus, tecelli edenin bizzat kendileri oldugunu; yani, Simurg'un mânâ bakimindan otuz kustan ibaret olduklarini gorup sasirirlar. Cunku, kendilerini Simurg olarak gormuslerdir. Kuslar Simurg, Simurg da kuslardir.

Bu sirada Simurg'dan ses gelir: "Siz buraya otuz kus geldiniz, otuz kus gorundunuz. Daha fazla veya daha az gelseydiniz o kadar gorunurdunuz. Cunku, burasi bir aynadir!"

Hasili, otuz kus, Simurg'un kendileri oldugunu anlayinca; artik, ortada, ne yolcu kalir, ne yol, ne de kilavuz... Cunku, hepsi BIR'dir. Ayni, asikla, masukun ASK'ta; habible, mahbubun muhabbette; sacidle, mescudun secdede; bir olmasi gibi..

Aradan zaman gecer, 'fenâda kaybolan kuslar yeniden bekâya donup', yokluktan varliga ererler! (Kusdili - Mantiku't-Tayr veya Mantik Al-Tayr)


Bunun üzerine bugün baska bir sayfada bir yaziyla karsilastim biraz kisaltarak bu yazinin altina eklemek istiyorum.

Diyor ki Tamer Ayan 27.04.2002 tarihli yazisinda;
"Attar, Kusdili ya da Kuslar Meclisi olarak bilinen bu mesnevî tarzi eserinde,tasavvufun Vahdet-i Vücûd anlayisini anlatir. Eserde cok zengin bir sembolik dil kullanilmis. Kuslar, "Hakikât Yolunun Yolcuları" ve Simurg, "Hakikât" olarak tanimlanir. Hüthüt adli kus onlarin önderleri, kilavuzlari, yani mürsitleridir. Aradiklari Simurg adli efsanevî kus, Allah'in zuhûr ve taayyünüdür.

İnsan ömrünün engebelerine esdeger merdiven basamaklarini cikabilmek ve sonunda ancak cok az kisinin hedefine ulasabilmesi seklinde düsünülebilir. Bunlar, tekamül merdiveninin, İstek'ten Fenâ'ya dogru cikan basamaklaridir. Aciklandigi gibi kuslarin bazilari; Fenâ'dan daha ileri gide­rek Fenâ'nin da Fenâ'sini yani Bekâ'yi idrak eder. Sembolik evrende terk etme yegâne kemalât yoludur.

.. Bir vadiden öteki vadiye sirayla gecilerek olgunlasmak seklinde kus'larla temsil edilen ilginc bir örnegidir.."


Vadiler cok.. Fena müptelalikta yapabiliyor ;o) Sirayla bir öteki vadiye.. Ve durmadan olgunlasacak ruh'umuz. Sevgi, sabir, Isik ve ASK dolu güzel vadiler ve vadi gecisleri.. ASK Olsun!!

Wednesday, February 09, 2005


Fotonun üzerine tiklayarak büyütebilirsiniz!


Olunmaz mi riza her gelene O'ndan
Bilinmez mi neden ola ki her basa gelen
Lütuftur asil her kahir gelen O'ndan
Sanmayasin biri lütuf da digeri kahreden

Lütfu kahrinda, kahri ise lütfunda gizli
Kara akta, ak karada gizli
Zahir batinda, batin zahirde gizli
Bildi bilinmekligi özü insanda gizli

Nasil olur deme
Güzel olur de!
O ol der de
Kötü mü olur hic?!

YaLkiN TuNCaY
(http://groups.yahoo.com/group/mystic_sofidreams)

bir baslangic HiKaYe´si..




..

Bir yagmurla basladi belki hersey..

Bir yagmur yagdi, rahmet getirdi..

Bir rahmet yagdi.. Sonra damlalardan bir GüL acti.. Mektuplar gizemli alfabelere kaderleri yazmaya basladi..

Bir yagmur yagdi ve bir GüL acti..

Yagmurlarla bir GüL acti.. Sevenin sevgisi GüL yanaklarda ölümsüzlesti..

Yagmur oldu, bir GüL acti.. Serazad kuslarin kanatlarindan süzüldü yüreklere güzeller.. Güzellikler..

Yagmur rahmete döndü; "alemlere rahmet" oldu.. Su topraga karisti, balcik bedene durdu.. Su ile toprak GüL oldu. Su hayati güzellestirdi, bilgelik getirdi; GüL güzellesti estetik bitirdi. Su tersine akmamak üzere geldi, GüL'ün yapragina dikenler batti..

Su rahmetti.. GüL'ün güzelligi dillerde dasitan oldu.. (Iskender Pala´nin "Su ve GüL" adli 22.04.04 yazisindan alinti)

Serazad kuslarinin kanatlarindan süzülmüs yüreklere güzellikler.. Ve bu güzel yüreklerinde kendilerine ait HiKaYe´leri varmis. Ve o HiKaYe'lerde bulusmak dilegiyle..

Herkesin bir HiKaYe'si vardir..