Thursday, June 30, 2005

Kitap Fuari icin hazirliklar..













©Frankfurter Buchmesse/Ciçek

13 haziranda Frankfurt'ta, her yil ekimde gerceklesen ve bu yilda 19-23.10. tarihleri arasinda gerceklesecek kitap fuari hakkinda basin toplantisi vardi. 1976 yilinda 2 yil aralikli periyodlarla konuk ülke agirlamakla baslayan Frankfurt Kitap Fuari, 1988'den itibaren her yil konuk agirlamaya baslamis. Gelen konuk ülke fuar alanini ücretsiz kullanabilmekle birlikte, arzu ettigi sekilde ülkesini tanitma amacli renklendirebiliyor fuar boyunca. Bir yil önceden - daha önceden bellirlenen konuk ülke adina, Frankfurt ve cevresindede kültürel alanda kurslar, seminerler, filmler, ..etc. sunuluyor halka ve hazirliklar/tanitim yapiliyor.

Bu yil özel bir yil. Cünkü konuk ülke Kore ve Hindistan'dan sonra 2. kez konuk ülke oluyor. '..Zaman teknoloji zamani; yazilari yazmak icin dünyanin her bir yerinde klavyeler kullaniliyor ve yeni bir yaziya baslamadan evvel 'enter' tusu basiliyor..' diyerek yola cikan konuk ülke Kore'nin fuar mottolari 'Enter Korea'. Toplantida Kore 5 günlük Kitap Fuarindaki aktivitelerinle birlikte gelecek olan yazar, politakaci, taninmis konuklarin isimlerini ve tarihlerini acikladi.

Umuyoruz ki; Türkiye'de (Kültür Bakanligi yada Yayinevleri Toplulugu) gelecek yillarda konuk ülke olmak icin basvurur ve Türkiye'yi konuk ülke olarak agirlar Frankfurt Book Fair.

Bu yilki Baris Ödülü 23 ekimde saat 11.00'de Paulskirche'de düzenlenen ödül töreninden Orhan Pamuk'a verilecek. Ve bu yil ilk kez ZDF kanalindan canli yayinlacak bu ödül töreni. (Photo: Isolde Ohlbaum)


Wednesday, June 29, 2005

Aşk..


.. from Yukako!

Aşk, yerine göre yol olur yürünür. Bazen ateş olup yakar, bazen deniz olup boğar. Sultan olur ülke yönetir, şarap olur sarhoş eder. At olup koşar, kuş olup uçar. Hazine olur viran gönüllerde saklanır; kimya olur hakir toprakları altına dönüştürür. Sır olur saklanır; gonca olur açılır. GüL bahçesi olur kokusuyla âşıkları mest eder; güneş olur âşıklarının ümit meyvelerini olgunlaştırir. Onun, engin bir deniz olmasına da kimse mani değildir. .. Aşk Mecnun'dan Leyla'ya bir feryat, Mansur'dan dara bir sır; gözden kalbe bir yoldur. İlla ki zorluklarına katlanmak gerek. Taşlıcalı Yahya Bey'i (ö. 1582) dinleyelim:

Sabr etmeyen belâlarına aşkın anmasın
Nûş etmesin şarâbı kaçanlar humardan

Zorluklarına katlanamayacak olanlar aşkın adını anmasınlar
"Sonunda baş ağrısı var" diyenler, şarabı hiç içmesinler...

©Iskender Pala - Ah minel Aşk

Tuesday, June 28, 2005

Cayin HiKaYe'si..



















'Bir bilmecem var.. Haydi sor sor!' gibilerinden birseyler hatirliyorum eskilerden. Cocuklarin adrenalin produksiyonunu arttirmasini saglayan bilmece bildirmece dil üstünde kaydirmacalar. Galiba buda bir cevabi 'dondurma' olan bir bilmeceydi. Ne kadar cok sevinirdik hatirlamiyorum. Bilmece repatuarimin pek genis oldugu söylenemez. 'Pazardan aldim bir tane eve geldim bin tane' gibi cok basit bilmeceler biliyorum. Bildiklerimi toplasak ve tasta yardimlarini göstererek catlasa; 3 tane olur. Daha fazla oldugunu sanmiyorum.. Ama belki siz biliyorsunuzdur, comment bölümünü kullanin! Iste simdi bugünkü konumuzla alakali bir bilmecemiz..

Al rengine bakılır
Bardaklara dökülür
Buram buram tüterken
Önünde diz çökülür..
Nedir bu?!?

Biz; bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır diyen, fakat daha çok çay içen bir neslin çocuklarıyız. Soframızın vazgeçilmezi, Karadeniz’in simgesi, ikramlarımızın baş içeceği, tiryalik nedenimiz çayın geçmişi 3000 yıl öncesine dayanır. İlk kez Çin’de yetiştirilmeye başlanan çay kültürlerle özdeşleşerek her ülke için farklı bir simge haline gelmiştir. Taoistler çayı ebedilik iksirinin bir parçası olarak, budistler ise uzun süren meditasyon sırasında uykuya karşı dayanma amacıyla içerlerdi. Ülkemizde ise, çoğumuz için güne başlamanın ilk simgesi. Sabah içilen bir bardak çay bizi hem uyandırır, hem de güne sıcaklık katar. İş bununla kalmaz her fırsatta birbirimize çay ikram ederiz. Boğaza karşı simite eşlik eden, ince belli bardakta içilen çay, turizm simgelerimizden biri. İlk kez 1924 yılında Batum’dan getirilen çay, Karadeniz’in bereketli topraklarında yeşermiş, fındıktan sonra gelen ikinci bir geçim kaynağı olmuş, bölgenin refah seviyesini artırmıştır. .. ©Aslıhan ALSAN

Bizde bir de “tavşan kanı” deyimi vardır. Çayın “tavşan kanı” olması istenir. Tavşanın kanını kim görmüş, kim incelemiş de kuzu kanından farkını ortaya koymuş bilemiyorum. Taşıdığı sembolik anlam olarak bazıları bizdeki “kan kardeşliği”, “kanı kaynamak”, “delikanlılık” ve “kanın ısınması” gibi deyimlerin devamı olarak niteler. İnce belli cam çay bardaklarından tavşan kanı çayı sohbetle içenlerin tavşan uysallığına kavuşacağını umarlar. Ne de olsa tavşan uysal ve huzurlu bir hayvan, kurt, çakal gibi yırtıcı özelliklere sahip değil.Arapça'da Shai, Hindistan'da Chaaya, Çek Cumhuriyeti'nde Cay, Japonya'da Cha veya Ocha, İran'da Tzai veya Chai, Portekiz'de Chà, Danimarka'da Te, Hollanda'da Thee, İspanya'da Té, Fransa'da Thé, İsrail'de Tae ve Endonezya'da Téh diyorlar. Almanya'da 1. Dünya şavaşına kadar çay için kullanılan Thee kelimesi, savaştan sonra ise Alman hükümeti “h”yı sallayınca Tee oluverdi. Nedense Tibetliler her iki akımdan da farklı olarak Boe'ja diyorlar çaya. Bir de gariptir ama İtalyanlar çaya “cia” ve “te” diye iki ad vererek orta yolu bulmuşlar bile. .. ©Deniz Gürsoy - Demlikten Süzülen Kültür: Çay - Oğlak Yayıncılık 2005


Çay Manzumesi

Buyu hoştur, rengi hoştur, taamı hoştur, şurbu hoş,
Demlenirse pek hoş olur, afiyetle iç çayı
Şark ve garbde şöhreti var, mübtela herkes ana
Ateşi yak, keyfine bak, lezzet ile iç çayı..

©Ahmet Mithat Efendi




Es-sohbet-ü bilâ çay, kes semai bilâ ay..
(Çaysız bir sohbet, aysız bir gökyüzü gibidir).. Bol sohbet ile icilen caylar ile..

Monday, June 27, 2005

ve yolculuk...



".. ve sevinerek dönüp giderler" ( Tövbe/50)


U. cuma günü ögleden sonraya kadar, 1 hafta sonra gidecegi TR tatilinin sevinci ve heyecanini yasiyordu ve gün sayiyordu..

Bugün yolculugun 1. bölümüydü. Öglegin morgdan gelen beden yikandi ve hemen ardindan namazi kilindi.. Sonra havaalanina dogru cenaze arabasinin ardindan babasinin el sallamalariyla ugurlandi. Anne ve kizkardesi 'en huzurlu bugün gördük onu' dediler yüzündeki gülümseyi anlattilar.. Hafiften gururluydular ve O'nu öyle görmek hafifletmisti acilarini. Bu gece onlarda ardindan gidecekler ogullarinin, abilerinin, kardeslerinin, yegenlerinin, kuzenlerinin,.. Ve yarin burada yasananlar tekrar orada yasandiktan sonra babaannesinin yanindaki yerini alacak bedeni.. Ailesinden 1 gün sonra ucacak ve carsamba günü babaannesinin yanindaki yerini alacak bedeni..

Baba cenaze namazindan sonra konustu.. Anlatti 29 yasin cilesini.. 5 hafta sonraki 30. yas gününü merhaba diyemedigini.. Kücük kuzeni gizli gizli koridorlarda agladi.. Herkes O'nun erkenden gitmesini üzüldü.. Yasam gercekten O'nun yüzüne gülmedi.. Yasami sevdi.. Sinavlari cok fazla büyüktü. Arayislarinin bedellerini büyük ödedi.. Basaramadi gibi görünsede cok büyük basarilari oldu.......

Sunday, June 26, 2005

Platonik Ask



Gecen haftasonu gittigimiz festivalde Serap bana bir kitap hediye etti. Bu kitabi sanirim 2 yil önce elime almistim ve 'evde yeterince buna benzer kitabim var' diyerekten geriye koymustum. Güzel bir süpriz oldu :o) O zaman almak isteyipte vazgectigim bu güzel kitabin, baska bir yoldan bana ulasmasi ;o) Bu kitapla birlikte; en son Isvicre'ye gittigimizde yapilan bir sohbet esnasinda 'benim Marokko Fas hayrani' oldugumda konusulurken, adina "platonik ask" dediler. Evet gercekten platonik bir ask ve 10 yil gibi oldu bu ask basliyali.. Ilk karsilasmamiz ve benim o ülkeye nasil asik oldugumu hatirlamiyorum dahi ;o) Serap'a (suanda TR'de olsada) bu vesile ile tekrar tsk etmek istiyorum. Tskler :o)


Platonik Ask'lar ile..

Saturday, June 25, 2005

Bir KuS uctu..


©Chromogenic

Bir kuştu,
Allı allı bir kuş
Her tüyüne bir çiçek bağladılar
Uçmadı o..

Bir kuştu,
Mavili mavili bir kuş
Her tüyüne bir boncuk bağladılar
Uçmadı o..

Bir kuştu,
Yeşilli yeşilli bir kuş.
Her tüyüne bir çocuk kordelası bağladılar
Uçtu o..

©Fazıl Hüsnü Dağlarca


U. ölmüs.. Dün 17.00 sularinda bu dünyadaki ruh & beden HiKaYe'sini noktalamis.. Nur icinde yatsin! Ailesine ve sevdiklerine C.C. sabir versin!


Cocukluk anilari ile.. Rabbim rahmetinden esirgemesin!

Thursday, June 23, 2005

Kahve bahane..


yEsiL Hanim'a yEsiL fincanda kahve ikram edildi bugün..


Dost'tan haber sorar isen
Güzaf diildir dost isi
Belli bilin hic nesnedir
Bu cihanda Dost'suz kisi..
(Yunus Emre)

Bu sabah 9'da Nayhan'da bulustuk. Havva'da gecikmeli olarak gelecekti maalesef islerini bitiremedigi icin bize katilamadi. Kiymet'te yoktu.. Nayhan gereginden fazla kahvaltilik ve meyve alisverisinde bulunmus bu sabah erkenden. Süper misafirperverligi ve bizim icin hazirlanan tüm detaylar icin tskler Nayhan! Soframizda Nese'nin cilek tarlasinda taze taze topladigi ekolojik cileklerden yaptigi taze recelinide yedik (siz okumayin bu kisimlarini).. - ellerine saglik!



Kahvaltidan sonra türk kahvelerimizi ictik Nayhan'in üstteki fotodaki sag alt kösedeki, sadece 3'nü gördügünüz kahve fincanlarindan. Gözüm kaldi fincanlarda renkarenk (maasallah uzun seneler kullansin daha kirilmadan). Hava bugünde sicakti fakat evde oldugumuz icin cok rahatsiz olmadik. Ne zaman disariya ciktik o zaman farkettik disaridaki sicakligi..



Gönül sohbet ister kahve bahane demisler ya.. Bugün bu sözün hakkini tamamiyle verdim ben! Bol kahveli ve bol sohbetli bir gündü ;o) 15'e dogru Nülüfer'e gectim. Telefonda bana 'yarin geliyorum' diyen ve o yarinlar gelmeyen Taylan'i görmeye gittim. Tabii güzel annesinide. Benden 15-20 dk sonra babasiyla anaokulundan gelen Taylancik'lada güzel zaman gecirmis olduk. Hayran kaldim konusmalarina.. Annesi muzigi sessiz dinlemesini söylüyor, kulaklarina iyi gelmedigini vs. anlatiyor. Taylan'in cevabi: 'Senin icin iyi gelmeyebilir ama benim icin iyi..' diyor almanca daha uzun bir cümle ile.. ;o)


Dost ziyaretleriyle gecen bir gün ile.. güzel dostluklar ile.. kahve ile.. sohbet ile.. Taylancik ile.. :o)

Wednesday, June 22, 2005

YeNi RüYa


©www.burhanocal.com

Her albümüyle ayrı bir zenginlik yaratan Burhan Öçal, Yeni Rüya ile şaşırtıcı, kışkırtıcı ve masalsı bir tılsım yaratıyor. “Yeni Rüya”’da Doğu musikisini, modern bir biçimde sunarak farklı bir tarz yaratan Burhan Öçal, oryantal- elektronika alanından sınır tanımayan Fransız müzisyen Smadj ile farklı beatlerle bu albümün alt yapısını oluşturuyor. .. ..bu albümüyle, bir anlamda şark hüznünü, elektronika ile birleştirerek aşk hararetine su serpiyor.

Yeni RüyaBurhan Öçal’ın farklı denizlere açılma, yeni renkler keşfetme isteğinin bir yansıması. Sanatçı bu isteğini Türk müziğini revize ederek daha güncel hale getirme çabalarıyla yansıtıyor. Bu çabaya Türk Sanat Müziğinin önemli sesi Emel Sayın albümdeki yorumuyla ortak oluyor. Yılların eskitemediği, Türk Sanat Müziğine gönül vermiş sanatçı “Çile Bülbülüm Çile”, “Beni Seni Unutmak İçin Sevmedim” gibi klasik eserleri yeni yorumlarıyla seslendiriyor. ..devami!
©www.burhanocal.com


Burhan Öcal ile.. Yeni Rüya'lar ile.. ;o)

Tuesday, June 21, 2005

Su'suzum..


©Chromogenic

Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr
Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su

Su, onun eşiğinin toprağına zerrecikler halinde ışık salmak orayı aydınlatmak ister. Eğer parça parça da olsa o eşikten dönmez. ©Fuzuli - Su Kasidesi

Su gibi olmak lazim - tat'sizligin tadi
Su, renksizligin rengi
Su, yoklugun varligi gibi
Su olmak lazim Su
... demis birileri vaktiyle. Havalar anormal derecede birden isininca artik kapali alanlari tercih etmeye basladik. Bende su disinda birsey düsünemiyorum suanda..

Ab-ı hayat: hayatin özü, yasam kaynagi su
Ab-ı mutahhar: temiz su
Ab-ı hosgüvar: tatli su
Ab-ı beste: donmus su, billur
Ab-ı matar: yagmur suyu
Ab-ı efsun: gözyasi
Ab-ı nisan: nisan yagmuru
Ab-ı zemzem ..

Aklima gelen su ile ilgili terkipler.. Bir yerde okumustum, cok zaman oldu.. Orada ab-i hayat icin (yani efsanevi su icin); 'karanliklar ülkesinin aşk cesmesinden akan su, ölümsüzlügün sir'i, Ilyas'la Hizir'in dost'u' diyordu bir arkadas. Hosuma gitmisti ve not düsmüstüm defterime.. Ve sözü Fuzuli'nin Su Kasidesi ile baslayip onunla bitirmek isterim..

Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su gönül
Su'suzum bu defa da benim için su ara gönül..


Su ile.. Us ile.. Yaz ile..

Monday, June 20, 2005

GeLiNCiK


©Ursula I. Abresch

Lale-i Numan'da denilir. Esasen gelincik kelimesi eski türkçeye ayanmaktadır. 'Küçük gelin' manasındadır. Gelincik malum kırmızı olur. Eski türk gelinlikleri de kırmızıydı. Bundan dolayı, baharın sonunda dağlarda açan bu laleye (lalenin bir türüdür) , zarafetinden, narinliğinden dolayı bu isim verilmiş olsa gerek. Diğer taraftan eski şiirde gelincik ismi hiç geçmez. Lale-i Numan veya Şakayik-i Numaniye denilir. ©LÂEDRÎ

"çiçek olanı koparılır kırmızı yaprakları yolunur içinden çıkan kısım baş aşağı tutulur birtakım siyah bişiler görülür onların da bir kısmı yolunarak yüz ve saç oluşturulur. tomurcuk halinde bir başka gelincik koparılır tomurcuk biraz patlatılarak içindeki kırmızı ya da pembemsi yaprakların görünmesi sağlanır az öce elde edilen kafa gelip bunun üstüne takılarak gelincik bebek elde edilmiş olur." .. Bunu sözlükten kopyaladim, cünkü cocukken bizde gelincikten (renklerine göre) gelincik insanlar yapardik. Beyaz ender bulunurdu ama beyaz gelinciklerde vardi. Bunlar gelin olurdu. Beyaz bulamadigimiz zamanlarda kirmizi gelincikleride gelin yapardik.Ama gelinlerden cok onlarlari prenses olarak sevdik biz. Pembe, apricot abiyeler ve omuzlarina aldiklari yEsiL sallari icinde hayal ettik.. Gelincikten yapilan gelinlere göre törenler düzenledik, prenseslere göre masallar anlatik ve oynadik mahalledeki arkadaslarimizla saatlerce ;o) (Bu fotodaki gelincik tarlasi festival yolumuzun üzerindeydi ve cuma aksami Nayhan'in istegi üzerine cekmistim :o)


Gecmeyen ve bugün gün boyunca bu sicak havada yatiran grip ile.. Gelincikler ile.. Cocukluk anilarim ile..


Sunday, June 19, 2005

Festival..



Cuma günü bahsettigim festivale katildik.. Orada Serap ile bulustuk (hediye icin tekrar tskler!) :o) Kalabalikti.. Festivalin düzenledigi mekan (kücük bir sato) ve etrafindaki göl, 6. yüzyil havasi ile kurulan (renkli) cadirlar ve farkli ülkelerin yiyecekleri, konserlerin gerceklestirildigi 3 ayri sahne, .. cok güzeldi. Sansimizahava soguk ve yagmurlu diildi. Yaz geldi diyebiliriz dünden itibaren - fakat sanirim 1-2 gün sonra tekrar havalar normal (soguk) haline geri dönecektir.


Anlatacak HiKaYe'lerim bitmedi henüz
Anlasacak dostlarim tükenmedi
Yorgunluk, kirginlik hepsi gelir gecer
Herseye ragmen yasamak güzel.. ©Candan Erçetin


festival ve dostluklar ile..

Friday, June 17, 2005

KuDSi ErGüNeR


©Philippe Cibille/ACT

Bu aksam 19.30'da baslayip 19.6. pazar aksamina dek sürecek Kemnade Festivali var Bochum'da. Tam olarak Haus Kemnade'da (Wasserburg). Ve saat 21.00'dede Kudsi Ergüner ve grubu sahne alacak. Programda Fuat Saka ve buradan tanidigimiz Nefes In Motion, Araname, Tan,.. gibi grublarda var. Bize daha yakin olsa diger programlarada katilirdim. Artik detaylari yarin eklerim.. Festival hakkinda ilgilenen ve daha fazla bilgi almak isteyen olursa iste linki!

Günlügüme ekledigim, benim hosuma giden cdlerin tavsiye niteligini tasimasi (öyle bir amacim olmasa da) hosuma gidiyor :o) Eger Kudsi Ergüner kimdir diye merak edenler olursa; Islam Blues ve Ottomania cd'lerini narcizane tavsiye edebilirim. Eger hosunuza giderse Sufi Music of Turkey, Ilahi Et Nefes, Taj Mahal, Rembetiko from Istanbul gibi bende mevcut olan cd'lerle devam edebilirsiniz. Mp3 eklemesini bilmedigim icin, mp3 ekleyemiyorum.. Fakat verdigim cd'lerin üzerine tiklarsaniz, o sayfalardan 2-3 tanesi tadimlik dinlenebildigini gördüm.


Kudsi Ergüner ile.. Ergüner Kardesler ile.. Kemnade Festivali ve nice festivaller ile..

Thursday, June 16, 2005

Ah mine'l Aşk


©All Photos by NoTraces

.. Divân Edebiyatı İslamî bir edebiyattır. Yani büyük ölçüde Kur'anî ilimlere vabestedir. Buna rağmen Arapça bir kelime olan "aşk" Kur'an-ı Kerim'de hiç anılmamıştır. Onun yerine "hûb, mahbûb, muhabbet" kelimelerini görürüz. Hz. Peygamber'e "Habibullah (Allahın sevgilisi)" denilmesi de zaten İslam'ın aşka verdiği önemi göstermeye yeterlidir. "Mihr" ve "sevda" kelimeleri de aşk yerine kullanılır. Farsça "yâr" kelimesi ise "âşık" ile eşanlamlı olarak Türkçe'de köklü bir yer edinir. Bütün bu zenginliğin sebebini "Allah güzeldir, güzeli sever" hadis-i şerifinin delalet ettiği derin mânâya ve Türk ruhunda aşkın ve sevginin uyandırdığı geniş yankıya bağlamak mümkündür. Kur'an-ı Kerim'de, Yusuf Peygamberin hikâyesini anlatan sûreye "Ahsenül-Kasas (Hikâyelerin en güzeli)" denilmiştir. Müfessirler bu isimlendirmede Yusuf'un Zeliha ile yaşadığı asil aşk macerasının tesiri olduğunu söyler. O hâlde aşkı güzel gören bir inanç ve düşünce sisteminde, şairlerin de aşkı terennümünden daha tabii ne olabilir?! ...

Tarihte ünlü şark aşklarının ve âşıklarının hikâyelerini anlatan bu tür eserler (Leylâ ile Mecnûn, Hüsrev ü Şîrîn, Vâmık u Azrâ, Salaman u Absâl vb.), aşkın manzum birer romanı olarak karşımıza çıkarlar. Her birerleri bazen binlerce beyit tutan bu eserlerde aşkın tahlil, tasvir ve felsefesi ile, bir nevi aşka teşvik gayesi ön plandadır. İster tasavvufî (Hüsn ü Aşk vb.), isterse alegorik (Sem' ü Pervane, Beng ü Bade vb.) olsun, bu tür mesnevilerde yine aşkın hükümranlığı söz konusudur. Bu mesnevilerin her birerlerinde, yazıldıkları çağların aşk telakkilerini, beşerî heyecanlarını, mahallî aşk u alaka temayüllerini, kâh bir masal tipolojisi çerçevesinde; kâh bir ulvî kelâm saygınlığı içerisinde takip edebilmek mümkündür. ...

Divân şiirinde genelde söz konusu edilen aşk, tabiî (cismanî) aşktan ruhanî aşka; mecazî aşktan İlahî (mutlak) aşka, bedensel aşktan platonik aşka, pek çok yorumlar getirilerek açıklanmış ve anlatılmıştır. Hatta bu yüzden aşk-ı yâr, aşk-ı nigâr, aşk-ı dilber, aşk-ı pak, aşk-ı bakî, aşk-ı Hak, Aşkullah vb. tamlamalar ile de birbirlerinden tefrike çalışılır. Ama kim, hangi niyet ve maksatla yazmış yahut okumuş olursa olsun, Divân Edebiyatı'nda aşkın belli kıstasları, kuralları, yolu yordamı vardır. Ama öncelikle aşkın evveli sabır, âhiri tahammüldür. Her ne denli acı olsa da aşkta şikâyet, âh-vâh yoktur. Hani Nef'î' nin (ö. 1635) dediği gibi:

Zabt-ı âh eylemedir âşıka evvel çâre
Ben ise âhsız aram edemem âh meded


(Âşıkın yegâne çaresi, âh-vâh etmemektir. Ben ise âh etmeden duramıyorum; âh, meded!)

Sözü bitirelim: Divân Edebiyatında aşk bahsi açıldığında hiçbir şairin sözü bitesi değildir. Gerçekte de bu konuda ne söylense azdır. Hani buyurmuş ya üstad; Aşk imiş her ne var âlemde..

©Iskender Pala - 'Ah Minel Aşk'

Wednesday, June 15, 2005

MaSaL


©Chromogenic

Wenn Mozart vor einem großen Konzert aufgeregt und nervös war, erzählte ihm seine Frau Konstanze Märchen, das beruhigte Ihn..’ ( Mozart'in konser öncesi heyecanli ve tedirgin oldugu zamanlar ona esi Konstanze masal okurmus ve onun sakinlesmesini saglarmis..).

Masallarin rahatlatici ve sakinlestirici etkisi oldugu kesin.. Bende dünden bu yana hastalar kervanina katildim. Dün sabah hafiften baslayan bademcik agrisinin ilerlemis boyutlarini yasamaktayim. Nezle ve öksürük arkadaslarda katildilar bize. Ara sirada sevgili ates ve basagrisi arkadaslarda ziyaretime geliyor (onlar ziyaretime gelmeseler kesin daha mutlu olacagim). Yatip kalkmalar, burundan bir sekilde nefes alip verme cabalarim arasinda gecen günümde, bloga birseyler koymaya calisiyorum ;o) Bugün biraz gec gerceklestirdigim blog ziyaretlerimde ögrendim ki; SuGibi ve KoyuBeyaz'da mide gribi olmuslar. Hepimize gecmis olsun!


©Chromogenic

BiR MASAL...
Hani ucsuz bucaksiz diyarlar varmis, krallarin yasadigi, peri masallarinin anlatildigi.. Hani hep asklar sonsuza kadar mutlu yasanir, kurbaga prensler bir öpücükle, tekrar prense dönüsür, uyuyan güzeller o öpücükle uyanirmis..

Masallar hep -pire berber iken, deve tellal iken- diye baslarmis.. Kötü kalpli cadilar hep yenilir, iyi kalpli prensesler, hep sonsuza kadar mutlu kalirmis.. iste o diyarlarin birinde, bir güzel prenses yasarmis.. Ama bu diyar sizin bildiginiz diyarlardan biraz farkliymis.. Dereler, civciv sarisi akar, gökyüzünden günes pembe dogar, agaclar mor yaprak acarmis.. Niye sasirdiniz?! Durun bir düsünün, sasirmadan önce.. Eger o diyarda yasasaydiniz mor agaclara alissaydiniz, yesil yapraklara sasmayacak miydiniz? Neyse.. biz masalimiza, güzel prensesimize dönelim..


©Chromogenic

Bu diyar biraz baskaymis, dedik ya.. Güzellik anlayisi da baskaymis.. Güzel prensesin al al elma yanaklari, sirma misir puskulu saclari, mavi deniz gözleri yokmus.. Cünkü o diyarda deniz kirmizi, elma siyah, misir da gece gibi bembeyazmis.. Evet o diyarda geceler beyazmis.. Gündüzler gri.. niye sastiniz yine?!.. her sey sizin dünyanizin rengi gibi olacak diye bir kaidemi var bu kainatta.. Elma illa kirmizi iken mi güzeldir yani, günes pembe pembe dogamaz mi?! Hic pembe dogan günes gördünüz mü ki?! güzel mi, cirkin mi? Nereden bileceksiniz?! Hem zaten o diyarda, güzellik anlayisi baskaymis, Çirkinlik anlayisi baska.. Geceleri de beyazmis.. Bir de, o diyarda geceleri uyunmazmis.. Zaten gece demezlermis beyaz güne, o diyarda yasayanlar... geceyi bilmezlermis.. Gecenin adi beyaz, gündüzün adi griymis.. Yani o diyar, bizim diyarlardan çok farkli imis..

Iste o diyarda bir gün.. Güzel prenses, bir prense asik olmus.. Ask bu.. hangi diyarda olsa ayniymis.. O diyarda, zaten bilinen tek duygu askmis.. O diyar duygusuzlarin yasadigi diyarmis.. Nefret yokmus, ihtiraz yokmus, arzu yokmus, umut yokmus.. Tek bilinen duygu askmis.. simdi arzusuz, ihtirassiz, nefretsiz ask mi olacak diyeceksiniz?, biliyorum.. O diyarda varmis.. tüm diyarlar sizin bildiginiz diyarlara benzeyecek degil ya.. Tüm asklar, sizin yasadiginiz aska benziyor mu sanki?! Her ask ta ayni duygulari yakalayabildiniz mi ki?! Bu diyarin duygulari olmadigi gibi, yesil cayirlari, mavi gökleri, berrak akan nehirleri de yokmus.. Her sey bir garipmis.. Gariplik kime, neye göre belirlenirse?!

Iste bu diyarda bir gün.. Garip bir sey olmus.. Gökten parlak bir cisim, bu diyarin mavi topraklarina konmus.. içinden 5 afacan inmis.. isimleri, D, U, N, Y ve A mis.. Onlari ilk prenses görmüs.. Ama hic korkmamis.. D 'bak, ‘bizden korkmadi’ demis A ya.. A 'bu diyar da duygu yok, dolayisi ile korku da yok.. Nasil korksun?!' demis.. O sirada onlari dinleyen Y 'Ama ask var...' demis.. Çünkü prensesin gözlerini görmüs.. A atilmis, 'asksiz diyar olur mu?!' diye kizarak.. Cünkü evren derslerinden biliyormus, asksiz evren yokmus..

Sonra 5 afacan etrafa bakmis.. Renkleri begenmemis.. Gökleri mavi yapmis, cimeni yesil, bulutlara beyaz kalmis, lacivertti deniz kapmis.. Simdi güzel oldu demis N.. Sonra o parlak gemilerine binmisler.. tam kalkerken geceyi, gündüzü unuttuk demisler.. Ellerinde biraz siyah, biraz beyaz kalmis.. Siyahi geceye, beyazi gündüze uygun görmüsler... sonra tekrar gemilerine binmisler.. Diyarin üstüne isimlerini kazimayi unutmamis, 5 afacan gitmeden önce acele ile.. D, U, N, Y, A diye.. Uzaktan DUNYA ya bakan A haykirmis 'duygulari unuttuk yine'.. Kosmus duygu kutusunu almis.. Geminin penceresinden savurmus.. Acilan duygu kutusundan Dünya'ya, ihtiras, arzu, sevgi, nefret yagmis..Tüm duygular bitince A pencereyi kapatmis.. Kutuyu koltugun üzerine atmis.. 5 afacan sonra oyuna, gemileri de uzayin derinliklerine dalmis..

Uzun zaman sonra N bagirmis.. Duygu kutusunu göstererek.. 'aaaaaa, bakin umut‘un yarisi duygu kutusuna sikisip kalmis!!!' diye.. O gün, bu gündür iste; Umut dünya da bir varmis, bir yokmus..

SEVGiLERiMLE.. ©Özen KIRAÇ - 20.05.2001 (Aysegül Engin'in 'Bir Çocuk Oyunu' adli yazisindan esinlenilmistir).

MaSaL'in sonu biraz karamsarmis.. Bugün ilk kez uzun zamandir yapabilmek istedigim seyi denedim sayfamda. Fotolarin yanina yazi yazdim. Bunu dün Ilber'den ögrendim onada ayrica cok tskler :o) Daha mutlu sonlarla biten masallar ile.. Tüm hastalarin iyilesmesi dileklerimiz ile..
.
.
P.S. All photos by ©Chromogenic

Tuesday, June 14, 2005

Isvicre'de 3 gün..


"Cocukluk, Allah'ın Arz'a tebessümüdür.."
©V. B. Bayrıl - Kalbimdeki Harf


Dün aksam döndük cumartesi sabahi baslayan Isvicre ziyaretimizden. Bugün sabah 9'da benim görüsmem vardi, o yüzden bende döndüm. Yoksa aslinda biraz uzun kalmakti niyetim. Dolu dolu 3 gündü. Pazar günü ablam ve enistemin davetli oldugu Zürich InterContinental Hotel'deki "International Abrahamic Conference" bende onlara eslik ettim. Uzun zamandan sonra böyle bir etkinlige katilmis oldum. Uzak ülkelerden gelen katilimcilarin oldugu, verilen arada + program sonunda konusmacilarin anlattiklari ve dinler arasi dialog hakkinda konusmalarin yapildigi, biraz yorucu ve dolu bir program vardi pazar günü. Muzikte vardi biraz.. Alttaki fotodaki korolar sirasiyla; Jahudi, Hristiyan ve Müslüman grublara aitti. Mannheim'dan Dergah grubu yapmis olduklari sufi muzik beni biraz hayal kirikligina ugratti.. Dergah grubunun konserini ben daha evvel Ludwigshafen'da dinlemistim. O zaman biraz daha hosuma gitmislerdi..



Pazartesi yani dünde Zürich'e gittik. Orada ablamin daha detayli anlattigi, carsinin her bir yerini süsleyen teddyleri IFE cok sevdi ve onlari görüncede cok sevindi :o) Zürich'ten daha evvel anlatmismiydim bilmiyorum, güzel bir sehir. Yagmurla karsiladi bizi ama yagmur dindikten sonra günes cok iyiydi. Aksamda geriye döndük. Dönüs yolumuz gidisimize göre biraz daha akiciydi.

Artik suanda IFE'nin odasindada benim gecen haftaki havaalaninda hediye edilen balonlari gibi balonlari var. Cumartesi oraya ulastiktan sonra ilk islerimizden biri, balon sisirip odasina asmak oldu :o)


Ben aşıkım Aşk'a; Aşk da sevdalı bana
Aşık tene can-ten ise sevdalı cana
Bazen dolarım boynuna ben kollarımı
Bazen de sürükler beni canan yanına..
©Mevlana


Kisa kisa haberler:
- Ömer Faruk Tekbilek'in haziran sonu cikacak yeni albümü 'Tree of Patience' (Sabir Agaci) hakkinda fazla bilgi veremedim. Sadece daha evvel bu persembe Harbiye Acikhava Tiyatrosu'nda aryalariyla Ferhat Göcer'in eslik edecegi konserine cok gitmek istedigimi deginmistim. Bu persembe aksami konserle yeni albümünü tanitacak.. Ben dinledim ve; Tree of Patience, Common Sprit (Sezen Aksu'nun 'Isik Dogu'dan Yükselir' adli albümünden tanidigimiz 'Son Sardunyalar'in enstrumental versiyonu) ve Why favori parcalarim..
- Yarin aksamda Sunay Akin Rumelihisari'nda programi varmis. See here!
- 40 yazar ve muzisyen kadininin katildigi; Dogu Kadini Festivali'nin programi bugün elime gecti. Buraya bana gelen detayli program yerine baska bir link ekliyorum.. Biraz daha saga, iste burasi!

Isvicre'deki sevdiklerimiz ile.. Yorgunluk ile.. Bademcik agrisi ile.. Aşk ile..

Friday, June 10, 2005

Bildik bir HiKaYe

©Chromasia

Hayata dair kitaplar yazdik sonra onlari suya biraktik..


©Chromasia

Bazi zamanlar ne ucunu bulabildik, ne de sonunu..


©Chromasia

Bekleyenlerin yaninda yerimizi aldik.. Bizde bekledik onlarla..


©Chromasia

Zaman icinde tel örgülerle kapattigimiz pencerelerimizin, perdelerini araladik..


©Chromasia

Gördügümüz manzara güzel olsada, bazen disariya bakmak istesekte; göreceklerimizden korkarak uzaktan seyrettik..


©Chromasia

Uzak denizlerin ucsuz bucaksiz kumsallarinda, sevda yelleri esiyordu. Köpürüyordu dalgalar. Tanimlamak icin sevdayi, her dalgaya biraz köpük bölüstürüyordu deniz..


©Chromasia

Köpüklerle cözülüyorduk biraz ve yogunlasip toplaniyorduk.. Yinede atlamaktan korktuk..


©No Traces

Sudan, en hircin dalgadan kalkan ucuslarimiz, firtinadan kurtuluslarimizda oldu..


©Chromasia

Sonra yine hayaller kurduk, uzak noktalarin, uzak denizlerin hasretini cektik..


©Grapf - BerLiN

Kentin kalabaligindan gecenin sessizligine sigindik, dost sohbetlerinde yanitlar aradik sorularimiza..


©Kuvablogi

Solduk sandik, herseyi siyah beyaz gördük..


©Kuvablogi

Oysa cok taze ve güzeldik..


©TheBlueOcean

Yolumuz o kadar güzeldi ki, sadece BiZ'i bekliyordu.. Isik'a dogru yürümemizi ve etrafimizdaki güzellikleri, kendi güzelligimizi görmemizi..


...
©yEsiL

Thursday, June 09, 2005

Kahve'nin HiKaYe'si..


©www.tarihvakfi.org.tr

Kahvenin anavatanı, Afrika kıtasında Etiyopya'nın güneyinde adı Kaffa olan bir yerdir. Keçilerin yedikten sonra ele avuca sıgmaz bir hal almalarıyla farkedilen bu bitkiyi kesfetme bir keçi çobanina aittir..

Ortaçagın geç dönemlerinde, kahve agacı Arabistan'a getirilmis ve kahve tarımı ilk kez burada gelistirilmistir. Arabistan bölgesinde bir içecek olarak yaygınlık kazandıktan sonra, Mekke'ye hacı olmak için gelen müslümanlar aracılıgıyla kahve, Mısır, Hindistan, Endonezya ve Anadolu gibi bölgelere yayılmıstır. Arap yarımadasından sonraki ilk duragı Mısır, daha sonra ise Kanuni Sultan Süleyman'in Valisi Özdemir Pasa Yemen'den saraya tasiyor kahveyi. Kahve o zaman ki Osmanli'nin basketi Istanbul'a geliyor, burada ilk kahvehaneler 16. yüzyılda açılmıstır. Avrupa'nın kahve ile ilk tanısması Osmanlılar aracılıgıyla olmustur. Ilk kez IV. Mehmet'in bir elçisi tarafından 1664'de Paris'e götürülmüs ve XIV. Louis'nin sarayında içilmistir. O tarihlerde henüz yaygınlık kazanmamıs olan kahve, Fransız sarayı ve soylularının ayrıcalıklı bir içecegi konumundaydı. Bu ayrıcalıklı durum 1683 yılına dek sürmüstür. Osmanlılar'ın Viyana kusatmasını sona erdirdikleri dönemde, burada ilk kahvehane açıldı.

Kahvehanenin sahibi ise, Viyana'da yasayan Koltschitzky ya da Kolszyeky adında bir Polonyalıydı. Bu kisi, Osmanlılar'ın geri dönüsleri sırasında agır olan bir çok yükü, bu arada oldukça büyük miktardaki kahveyi de orada bırakmaları sonucunda, Avrupa'nın ilk kahvehanesini açmıs oldu. Viyana'da açılan, Avrupa'nın ilk kahvehanesi ünvanını elde eden bu yerin adı 'Mavi Sise' idi.

Venedikliler aynı dönemde deniz yoluyla kahveyi Istanbul'dan Italya'ya, daha sonra da Marsilya ve Ingiltere'ye kadar ulastırdılar. Böylece kahve bütün Avrupa'ya yayılmıs oldu. Büyük kentlerin hepsinde kahvehaneler açılmaya baslandı. Bu konuda Londra, Paris'e bile öncülük etti. Almanya'da ilk kahvehane Leipzig kentinde 'Kahve Agacı' adıyla açıldı. Hollanda'nın Haag kentinde aynı zamanda yazar olan Van Effen tarafından bir kahvehane açılmasıyla birlikte, kahvenin edebiyatla tanısıklıgı basladı.

©tarihvakfi

Kahvenin Türk toplumsal tarihinin de demirbasi oldu. Sosyal hayat ve iliskiler, kahvehane kültürüyle gelisti. Bugün Tahtakale adiyla bilinen Taht-ul kale, o günlerde 55 kahvehaneye ve 200 çalisana evsahipligi ediyordu, Evliya Çelebi'nin kayitlarina göre. Tarih içinde Türk Kahvesi, Türk sosyal yasantisindaki yerini olusturdugu gibi, misafirperverlik, kiz isteme gibi "allaturca" (Türk usulü) kültür ögelerini de yaratti. Kahvenin, Türk Kahvesinin tarihi, anlatmakla, yazmakla bitmez..

©www.barcinfoto.com

Tarifi: Suyu fincanla ölçerek cezveye koyunuz. Her fincan için iki çay kasigi kahve (5 gr), iki cay kasigi seker (arzuya göre) ilave ediniz. Kisik ateste kahve ve sekeri iyice karistiriniz. Bir süre sonra kabaran köpügü fincanlara pay ediniz. Kalan kahveyi bir tasim daha pisiriniz ve fincanlara bosaltiniz. Türk Kahvesi sunulurken yaninda su verilmesi gelenektir. Içilen su agzi kahve lezzetine hazirlar. Ve geleneklerinde rituellik disinda saglik acisindanda bize faydalari vardir. Kahvenin icindeki koffein idrar sökücü olmakla birlikte böbrekleri sussuz birakir. Kahveden sonra icilecek bir bardak su ile bunu telafi edebiliriz.

Baska tarifler ;o) How to make a good coffee?!

©Derleme: yEsiL1999 ve

Tuesday, June 07, 2005

BaHaR - Kardes Türküler


©www.bgst.org


Yarin koyacagim bugünkü "cd HiKaYe'mden" sonra yine bugün aldigim (eve getirmeyi basarabildigim) yeni cikan "Kardes Türküler"den "BaHaR"i dinliyorum. Hemavaz'dan sonra biraz korkarak aldim, tekrar hayal kirikligina ugrayabilirim diye. Ama albüm cok hos! Neset Ertas (Yaniyorum parcasinda) + Erkan Ogur sesli ve düzenlemeli calismalar var :o) Albüm cok renkli..

Dinlerken cok güldügüm Afyon türküsü. Ege sivesiyle (biraz Özay Gönlüm esintili) 'Gülsüm'. Ayni sekilde beni eskilere, tr'de düzenlenen cingenelerin muzik yaptigi kina gecelerine götüren 'anakon/isler nanayi' cok hosuma gitti. Favorilerim Newroz (türkce/kurmanci), Bahcalarda yEsiL Cinar (feat Erkan Ogur), Hem Okudum Hem Yazdim (Cagri/türkce) ve Goncum en ari ari (ermenice). Ve birde arapca/türkce/kurmanci karisimi ilahi 'Medet'. Farkli dil ve dinlerle dolu dolu güzel bir calisma olusmus..

Albümde deniliyor ki; "Bahar bayramlarinin (Newroz/Nevruz/Navroz, Hampartzum, Hıdrellez, Ederlez, Rozelya Günü...) Anadolu, Mezopotamya ve Trakya halklari ve dinleri icin ortak bir anlami var: “Yeniden dogus...” Kökleri bin yıllar öncesine götürülen bahar bayramlari; dogayla birlikte uyanisi, umudu, beklentileri, “ölecegiz ama yeniden dirilecegiz” inancini ifade ediyor. .. “Bu sarkilarla, baharin gelisini birlikte kutlayalim; umudu, yeni günü birlikte karsilayalim istedik. Bu albüm, farkli dil, din ve sarkilarin bir arada yasayabilecegi umudunu yeniden yesertiyor bizim icin...” ..


Kardes Türküler Bahar ile.. Türküler ile.. Erkan Ogur ile :o)



Özlendiniz Mesaji: Uni Regensburg günlük ziyaretlerinizi özledik! Umarim ki tatildesiniz; saglik ve afiyet icindesinizdir! En kisa zaman sizi tekrar buralarda görmek istiyoruz.. :o)